Bu 3 işaret sizde varsa OYUN BAĞIMLISISINIZ

Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) DSÖ’nün

“Oyun Oynama Bozukluğu” olarak tanımlandırdığı oyun bağımlılığının kişinin hayatına olumsuz etki eden aşırı davranışları hastalık olarak kabul etmesini değerlendirdi. Oyun bağımlılığını, kişinin oyun oynama üzerinde kontrolünü kaybetmesi, oyun oynamanın işi, eğitimi, aile yaşantısı gibi hayatında her şeyin önüne geçmesi ve bu olumsuz sonuçlarına rağmen oynamayı bırakamaması olarak tanımlayan Arıcak, şunları dile getirdi:

“O yüzden ‘Her oyun oynayan, bütün gününü oyun başında geçiren herkes oyun bağımlısıdır’ demiyoruz. Genellikle sorulan şöyle bir soru var. Kaç saat oyun oynayan oyun bağımlısıdır? Böyle bir tanı kriteri yok. Yani bir kişi günde 15 saat oyun oynayabilir mi, bağımlı olmadan da oynayabilir. Oyun oynamak kötü bir şey değil. Sanki Yeşilay ve Dünya Sağlık Örgütü, oyun düşmanıymış gibi bir imaj çizilmeye çalışılıyor. Biz buna karşıyız. Çocuklar, gençler ve yetişkinler tabii ki oyun oynayacak. Oyun oynamak insanın bir ihtiyacı fakat bazı kişilerde bu hastalık ve bağımlılığa dönüşüyor. Burada, DSÖ’nün 3 tanı kriteri önem kazanıyor. Kontrol kaybı, hayatta öncelikli hale gelmesi ve olumsuz sonuçlarına rağmen oynamayı bırakamama. Bu 3’ünü son bir yıl içerisinde gözlemliyorsak, ‘oyun bağımlısı’ diyoruz.”

“BAĞIMLI OLMADAN DA OYUN OYNANABILIR”


Prof. Dr. Arıcak, oyun bağımlılığının aileler ve öğretmenler tarafından küçümsendiğine işaret ederek, şöyle devam etti: “Biraz elinde tabletle gezen çocuk ya da günde 5-6 saatini oyun başında geçiren bir kişi hemen ‘bağımlı’ diye niteleniyor. Bağımlılık bir hastalıktır. Bu yüzden kolay kolay kullanılmaması gereken bir kelimedir.

‘Eşim, çocuğum, kardeşim oyun bağımlısıdır’ gibi kolay bir ifade kullanmamamız gerekiyor.”

TEDAVİSİ ÇOK ZOR
DSÖ’nün bu kararı uzun yıllar süren araştırmalar sonucunda verdiğini ifade eden Arıcak, oyun bağımlılığının tedavisi zor bir hastalık olduğunun altını çizdi.

Yeşilay’ın bütün bağımlılıklarla mücadele eden bir kurum olduğunu vurgulayan Arıcak, şunları söyledi: “Bir şey bağımlılık olarak tanımlanmışsa o bizim mücadele etmemiz, üzerinde çalışmamız gereken bir alan. Bizim burada sorunumuz oyun oynama bağımlılığına neden olacak faktörler konusunda aileleri, psikologları, sağlık üzerinde çalışan insanları bilinçlendirmek.

Biz neler yapıyoruz? Milli Eğitim Bakanlığıyla protokol çerçevesinde, Türkiye Bağımlıkla Mücadele (TBM) programı kapsamında okullardaki rehber öğretmenleri, bu konuda moderatör olmak isteyen psikologları ve aileleri eğitiyoruz. Basın aracılığıyla bilinçlendirme kampanyaları yapıyoruz.

YEDAM’lar bünyesinde de yine az sayıda da olsa bu amaçla başvuran kişilere nerede tedavi görebileceklerine ilişkin yol gösteriyoruz. Bu konu hakkında daha fazla araştırma yapmak için projeler üretiyoruz.

Oyun bağımlılığıyla ilgili genel çerçevemiz bu.”

Oyun bağımlığının daha çok 12-20 yaş arası çocuk ve gençlerde yaygın olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Arıcak, günde 8-10 saat oynayan bir kişiye DSÖ’nün kriterleri gözlemlenmiyorsa “bağımlı” diye nitelemenin doğru olmadığını, bu kişilerin “problemli kullanım” denilen bir davranış sergilediklerini dile getirdi.

OBEZ YAPIYOR
Prof. Dr. Arıcak, aşırı ve problemli kullanımdan dolayı bireylerin yaşadığı sorunları şöyle anlattı:

“Duruş bozuklukları gelişiyor. Gözleri bozuluyor. Sürekli oturdukları için tuvalet düzenleri aksıyor. Uyku düzenleri bozuluyor. Yemeklerini bilgisayar
başında yemeye başladıkları için obezite gelişebiliyor. Omurgaları bozuluyor. Ellerini sürekli mouse üzerinde tuttukları için bir süre sonra sinir sıkışmaları meydana gelebiliyor. Dikkat eksikliği varsa daha büyük bir sorun haline geliyor. Oyunun içeriğine bağlı olarak şiddet içerikli oyunlar oynuyorlarsa, bu onların günlük yaşamdaki ilişkilerini bozabiliyor. Cinsel içerikli şeylerle ilgileniyorlarsa yine bu onların toplumdan geri çekilmelerine, insanlarla ilişkide problem yaşamalarına neden olabiliyor. Türkiye’de problemli kullanımın yüzde 8 civarında, oyun bağımlılığının ise yüzde 1 ila 3 arasında değiştiğini tahmin ediyoruz.”


CEZALANDIRMA ÇÖZÜM DEĞİL
Türkiye’nin oyun bağımlılığı tedavisinde dünya ülkeleriyle aynı yerde olduğunu dile getiren Arıcak, “İngiltere’de bir iki yer dışında tedavi merkezi yok. Amerika’da yine eyalet bazında baktığımız zaman diğer kliniklere oranla çok az sayıda. Dünyada en fazla bu işi ciddiye alıp tedavi merkezi oluşturan ülkeler Japonya, Güney Kore ve Çin. Orada bu iş daha ciddi yürütülüyor.

Avrupa, Amerika ve Kanada ile Türkiye arasında oranlılık açısından baktığımızda büyük bir fark olmadığını görüyoruz. Hatta Yeşilay, bu konuda gerçekten büyük bir efor sarf ediyor. Oyun bağımlılığıyla mücadelede bazı Avrupa ülkelerinden daha iyi olduğumuzu düşünüyorum.” dedi.

Oyun bağımlısı olan kişilerin tedavi olmaktan başka çaresinin olmadığını aktaran Arıcak, çocukları oyun bağımlısı olan aileleri, çocuklarını cezalandırmamaları konusunda uyararak onlara tedavi için destek olmaları tavsiyesinde bulundu.